The Weeknd Kimdir?
The Weeknd Kimdir?
Alta yazdıklarım şey tam olarak The Weeknd’in hayatı değil, sadece bu Abel hakkında bilmeniz gerekenler bazı önemli şeyler ve yaptığı müziklerden zevk alıp müziklerini daha rahat anlamanız için 5 saatimi ayırdığım bir yazı.
Eğer Weeknd’in müziğini dinliyorsanız kesinlikle alta yazdığım şeyleri okumalısınız. Yaptığı müzikler kendi hayatından parçalar olduğu için zaten dinliyorsanız adam hakkında birçok şey biliyorsunuzdur. O yüzden bende bu adam hakkında bir şeyler anlatmaya çalışırken onun şarkılarından/kendi çevirdiğim şarkılardan alıntı yapacağım, hatta bu yazının yarısı alıntı olarak geçecek.
Sizi çok fazla sıkmamaya, çok fazla uzatmamaya ve dünyadaki en yakın arkadaşınızmışım gibi anlatmaya çalışacağım o yüzden yazıyı okurken küfür görebilirsiniz.
Eğer okumaya başlamaya üşeniyorsanız en altta yazdığım ”Rolling Stone”u ilgilendiren kısmı bakın, eminim tüm yazıyı okumanız için ilginiz artacaktır. Ya da o kısmı en sona bırakıp yazıyı sırasıyla okuyun, sizde daha güzel bir etkisi olacaktır.
—————————————————————————————————————————————
—————————————————————————————————————————————
The Weeknd’in gerçek adı Abel bla la kimin §*Κ*ñdè? Önce size Abel’ın ismini ben nasıl duydum onu anlatayım. Ben şuan Abel’dan daha önemliyim. O zamanlar 15 yaşındaydım, yıl 2014, genel olarak pop dinliyordum, dünyada ne olup bittiğini filan hiç bilmiyordum; sonra Ariana Grande ”love me harder” diye bir şarkı yayımladı, işte o zaman o değişik saçlı ve melek gibi bir sesi olan Abel’ı duydum -adam şarkısını o kadar güzel söylüyordu ki hamile kalmak istedim- daha sonra gugıl amcaya gidip adamı arattım, oradan da adamın yaptığı Trilogy‘sine ulaştım.
Daha sonra kendime ”Ben bu adamın ismini niye böyle bir şarkıyla öğrendim” diyerek o günden bu yana kendime karşı duyduğum bir nefret başladı ve oralardan taa buralara kadar geldim. Trilogy’deki o meleğimsi duymak o kadar güzel geldi ki içimde depresyon diye bir şey kalmadı. Bütün stresimi bu mixtape’i dinleyerek giderdim. Her şarkı bir gün eskir ya bu Trilogy eskimez. Ara sıra şarkıları dinlerken gözlerimi kapatıyorum, dünyada yokmuşum gibi geliyor.
Siz şimdi bana ”Madem adamı 3 yıl önce keşfettin, madem bu kadar Trilogy’i övüyorsun niye şimdi ortaya çıktın” diyorsunuzdur. Haklısınız, bunu kendime bende soruyorum ama önceden de dediğim gibi dünyada ne olup bitiyordu hiç bilmiyordum, ne biliyim birileri şarkıların çevirilerini yapıyor. Neyse yakın bir zaman önce insanların çevirdiği şarkılara baktım ve içimden ”wtf, bunlar da neyin nesi? Lanet olsun adamım.” dedim. Bencil görünmek istiyorum o yüzden yazacağım: Tüm çevirmenler bildiğin adamın yazdığı sözleri kirletmişler, kurdukları cümlelerden bir şey anlamıyorsunuz, şarkıların teması ne bilmiyorsunuz, sadece Türkçeden oluşmuş kelimeler ve tamamen sanatcıyı kötü gösteriydu o yüzden kendime ”Eline klavyeyi alan zaten çevirmen oluyor, ben niye çevirmiyorum lanet olasıca” dedim ve buradayım.
İnşallah benim çevirdiğim şeyler baktıklarım çeviriler gibi kötü ve anlamsız değildir. Eğer öyleyse bu sizin suçunuzdur, yeteri kadar derinden ve dikkatlice bakmıyorsunuzdur. Bir şarkıyı çevirmek gerçek hayatta geçen diyaloglardan çevirmekten daha zordur. Tamam hadi hiç özen göstermeyip google çevirden bir şeyler yapmaya çalışırsın ama her şarkıyı göründüğü gibi de saf haliyle çevirmek yanlıştır ve okuyucuyu yanıltabilir.
Ben sanatçının size anlatmaya çalıştığı şeyi daha rahat anlamanız için hiç düz çeviri yapmadan, kendi emeğimi ve kalbimi cümlelere öyle koyup da çeviriyorum o yüzden siz de biraz anlayış gösterip çevirilerime dikkatlice bakın. Verdiğim emekten para bile kazanmıyorum. Sizden sadece ingilizcemi sorgulamamanızı istiyorum, benim bilgime güvenin yeter. Zaten az bile ingilizce biliyorsanız çevirilerimde ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur.
—————————————————————————————————————————————
—————————————————————————————————————————————
Şimdi Abel’a geçebiliriz.
Sizlere Abel’ı ne kadar uzun atlatmaya çalışsam yine de az gelir o yüzden İngiliz Vikipedi’sinden özet geçeyim daha sonra önemli şeylere geçeriz. The Weeknd’in kimlik adı አቤል ተስፋዬ. Tesfaye, Kanada Toronto’da dünyaya gelmiş, Makkonen ve Samra Tesfaye’nin tek çocuğu. Anası ve Babası Ethiopia’dan Kanada’ya 80’li yılların sonlarına doğru göç etmiş, yani Tesfaye’nin kökeni Ethiopia. ”The Hills” şarkısının sonunda kendi dilinden bir şeyler demiş zaten. Abel’ın babası, ailesini genç yaşta bırakıp gitmiş ama Abel babasını hiç yargılamamış.
Tesfaye 11 yaşında marijuana’ya başlamış sonra daha sert uyuşturuculara geçmiş; hatta ecstasy, oxycodone, xanax, cocaine, psilocybin ve ketamine gibi uyuşturucular için dükkan bile soymuş, kendisi diyor. Hem yapımcısı hem de arkadaşı olan Lamar Taylor’ı ikna ederek 17 yaşında(2007 yılında) birlikte okulu bırakmışlar. Üstelik Abel sadece okulu bırakmakla kalmayıp evini de terk etmiş, evsiz yaşıyordu yani. Buradan sonra Abel müzik yapmaya başlamış. Daha sonra kendi açtığı ”xoxxxoooxo” adlı youtube kanalına 24/02/2011 tarihi itibari ile ”House of Balloons” ”Thursday” ”Echoes of Silence” mixtape’lerini sırayla yüklemiş.
Bu albümlerden sonra adı giderek büyüdü. Daha sonra Kiss Land albümünü çıkardı. Bu albüm ile İngiltere’de olan, içine 20.000 kişi alan O2 Arena’sını kendi gösterisi için bütün biletlerini sattı. Buradan sonrasını zaten biliyorsunuz.
Bunlar Abel hakkında anlattıklarımın en kısa hali, daha anlatamadığım Drake’in katkısı ve onunla yaşadığı sorunlarla ilgili birçok şey daha var. Ama kimsenin bunu okumaya vakti yok o yüzden bu altta attığım video’dan adam hakkında istediğin şeyi bulabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=hr9m_EPLMeY
Alıntılara geçmeden önce şunu da söyleyeyim. Abel’ın şarkıları genellikle kızlara hitap eder. Bizim ülkemiz yeterince çağdaş olmadığı ve bazı gelişmiş ülkelerden geri kalmış olduğu için bunu anlamakta zorlanabilirsiniz. Ülkede daha VPN açmadan 31 çekemiyoruz. Adam şarkılarında argo kullanıyor diye ”Yaptığı müzikler sadece erkeklere hitap ediyor.” izlemine kapılmış olabilirsiniz, kapılmayın, erkeklerden daha çok kızlara hitap ediyor. Ama neyse bunun da önemi yok şimdi, size Lana Del Rey’i dile getirmek istiyorum o yüzden Abel’ın 2015’de verdiği röportajdan alıntı yapacağım:
”Ben ve Lana uzun zamandır arkadaşız. Ben ondan esinlendim o da benden. Sanki yaptığımız müzikler üzerinden birbirimizle konuşuyormuşuz gibiyiz. O benim şarkılarımdaki kız, ben de onun şarkılarındaki adam. Bu ruhani işbirliği bütün albümdeki(BBTM albümü için diyor) en doğal şeymiş gibi geliyor. Hatta “Lonely Star”daki uzun konuşmalardan(intro ve interlude kısmı) Thursday kısmına(outro) kadar… Daha yeni fark ettim, o kısımları söyleyen Lana, O ses Lana’nın sesi. Evet, oradaki ses bulanıklaştırılmış olarak benim sesim ama o Lana, onun kişiliği.”
İngilizce versiyonu:
Me and Lana have been friends for a long time. I’ve inspired her, she’s inspired me. I feel like we’ve always been talking to each other through our music. She is the girl in my music, and I am the guy in her music. It’s just this ghostly collaboration that feels the most natural on the whole album. Even the whole monologue intro on “Lonely Star” from Thursday—I just realized now that that’s Lana. That’s Lana’s voice. [laughs] I mean, it’s my voice pitched up, but it’s her, it’s who she is.
—————————————————————————————————————————————
—————————————————————————————————————————————
Alıntıları derinden incelemeden önce çevirdiğim Weeknd şarkılarını okurken bilmeniz gereken birkaç önemli şey var.
Bazı İngilizce kelimeler Türkçeye geçerken size yanlış izlenimler verebilir.
Mesela dans
Let me see you dance Seni dans ederken göreyim I love to watch you dance Senin dans edişini izlemeye bayılıyorum
Abel ”dans” derken hiçbir zaman direk akla gelen normal dansı kast etmez. Striptiz kulübündeki ya da yapılan ortamdaki kadınların direkteki veya podyumdaki dansından bahseder.
Ayrıca Abel’ın Striptizcilere karşı yumuşak noktası var.
Only b*tches down to f*ck when you shower them with ones Sadece, onlara para fırlattıktan sonra sekx yapmaya razı olan kızlara dayanabiliyorum
Üstelik şarkılarında geçen kızların çoğu striptizci ya da hayat kadını.
You've been picking my voice to dance to Dans etmek için benim sesimi seçiyordun You said my money no good in here even though I didn't ask you Sormamış olsam bile paramın burada işe yaramaz olduğunu söyledin
—–
”Good girl” ve ”bad girl”
Good girls go to heaven Uslu kızlar cennete gider And bad girls go everywhere Yaramaz kızlar ise her yere
Good girl = hiç günah işlememiş/masum/utanganç/uyuşturucu kullanmaya çekingen/uslu kız
Bad girl = her şeye razı kız, uyuşturucu kullanmaya filan
—–
”the one”
Now your girls all wanna f*ck Şimdi tüm kız arkadaşların sekx yapmak istiyor Girl you could've been the one Kızım bir tek sen olabilirdin
Türkçeye ”o” diye geçiyor ama asıl anlamları: Bir tek o. Birisi için en başta gelen kişi. Birisi için en değerli kişi. Bir insanın tek seveceği kişi.
—–
”F*ck” kelimesi adamın birçok şarkılarında kızlar için kullanılmış
F*ck me while I'm faded Beni kafam güzelken f*ck
Bu kelime her iki cinsiyet için de geçerli.
Konu şimdi f*ck’a gelmişken başka bir kelime olan ”Ride” a gelelim.
She wanna ride inside the G-Class grey matic
G-Class grey matic arabasının içinde içine almak istiyor
-
Baby, come over here and ride it out Bebeğim gel de içine al bakalım
-
Is that your girl, what's her f*cking story? Bu senin sevgilin mi, hikayesi ne? She kinda bad but she ride it like a f*cking pony Az çok kötü ama midilli gibi içine alıyor
Bir pozisyon. Biriyle sekx yapıyorken adamın p*pisini bayan arkadaşın kontrol etmesi. Burada ”it” pipi oluyor. Kız ata binermiş gibi erkeğin p*pisine binip onu sürüyor. Video atardım ama Gugıl amca siteye p*rn* linki atılmasından hoşlanmıyormuş.
—–
”Gösteri/Show” derken adamın turu yada kulüplerde verdiği gösteriler. Canlı performanslarını görüyorsunuz ya kalabalıkla bir yerde, işte orası.
After the show is done Gösteri bittikten sonra You can take me to yours Beni senin eve götürebilirsin
—–
”My girl, My baby”
I left my girl back home Sevgilimi evde bıraktım
”Sevgilim” diye çevrildiğine bakmayın. İlişki içinde olmaları gerekmiyor.
—————————————————————————————————————————————
—————————————————————————————————————————————
Şimdi alıntıları derinden incelemeye geçebiliriz. The Weeknd piyasada etkileyici bir şey yarattı. Adamın Trilogy’si ve Kiss Land’i size daha önce hiç görmediğiniz bir dünyaya götürüyor. Adamı dinlerken sanki uyuşturucu kullanıyormuşsunuz gibi geliyor, sesindeki duyguyu ve enerjiyi çok rahat bir şekilde hissediyorsunuz. Müziklerine ses getirirken sadece tek bir ton kullanmıyor, sekiz farklı tonu bir arada kullanıyor. Bir kelimeyi aynı kelime ile kafiye edebiliyor. Şarkılarındaki sözler ise görebileceğin en dark sözler olabilir.
*llah rızası için biri bana şu alttaki cümleden daha dark, daha derin bir şey gösterebilir mi…
''She popped that p*ssy on a Monday She popped her p*ssy bir pazartesi günü''
…veya bu cümle gibi
Happiness exists, when you don't know a thing Hiçbir şey bilmediğin zaman mutluluk diye bir şey var
Hadi cümlelerdeki derinliği geçtim adamın bu cümleleri söyleyişi zaten sizi başka bir boyuttan başka boyuta geçirmeye yetiyor. Üstelik adam ”Thursday” adlı şarkısını seslendirirken kendisini şarkıya o kadar kaptırmış ki dünyada olduğunu unutmuş. Verdiği bazı ropörtajlarda eski şarkılarını kaydederken kafasının güzel olduğunu söylemişti. Bazen sözleri dinlemenize bile gerek yok, alta attığım video’nun kalan son 60 saniyesini dinleyin demek istediğimi anlarsınız.
Aynı şekilde ”The Birds (Part 2)” şarkısını seslendirirken bu dünyadan başka dünyalara gitmiş. Adam şarkısını o kadar içinden, o kadar duygulu söylüyor ki adamın ne hissettiğini dinleyecide anlayabilir.
Şarkılarını ne kadar duygulu, ne kadar içten söylüyorsa sözlerini de bir o kadar zeki, bir o kadar yaratıcı bir şekilde yazıyor. Bu alttaki sözler gibi.
They high off Shakespeare lines: Shakespeare ünlü İngiliz şair. ”Shakespeare lines” bu iki kelime birleşince ortaya ”Shakespeare’in replikleri” diye bir anlam çıkıyor ama bu kelimelere ”high off” kalıbı gelince ”lines” kelimesi replik anlama değil de ”kokain”e dönüşüyor
Sözleri o kadar güzel ki seslendirdiği şarkı kendisine ait olmasa bile o şarkıyı kendi şarkıymış gibi hissettirir. Bu şarkılar gibi: Gifted, In Vein, Might not, One of Those Nights, UnFazed. Kısacası, eğer The Weeknd’i şarkına düet yapmak için getirmişsen o şarkı artık sana ait değildir.
—————————————————————————————————————————————–
Bu adamın Trilogy’sini dinledikten sonra uyuşturucu kullanmanıza gerek bile yok. Şarkıları zaten bir uyuşturucu, dinledikten sonra bırakamıyorsunuz. Mesela Able’ın ”Gone” adlı şarkısı. Altta verdiğim video’nun dakikasını 4:20’e getirin, kulaklığı takın, gözünüzü kapatın ve sadece dinleyin. Duyduğunuz bass olsun, adamın şarkıyı söyleyiş şekli olsun, cümlelerdeki anlam olsun sizi bu dünyadan alıp başka diyarlara götürüyor.
Gone şarkısını geçtim ”High for this” diye bir şarkısı var, başı şöyle:
''You don't know what's in store Stokta ne olduğunu bilmiyorsun But you know what you're here for Ama neden burada olduğunu biliyorsun Close your eyes Kapa gözlerini Lay yourself beside me Yanıma yatır kendini Hold tight for this ride Bu yolculuk için sıkı tutun''
Bu sözleri hem senin için, hem de şarkıdaki hatun için diyor. Şarkının konusu zaten uyuşturucu kullanımına bir yolculuk ve üstelik bu şarkı Trilogy’deki ilk şarkı. Aynı şeyler bu şarkı için de söylenebilir.
Uyuşturucu işini filan da geçtim bu adamın başka bir güzel tarafı tüm şarkılarında gerçek konuşması. Adamın söylediği her şey gerçek ve her şarkısının içinde kendi hayatından bir parça var.
I went from starin' at the same four walls for 21 years to seein' the whole world in just twelve months 21 yıl boyunca aynı duvara bakma durumundan tüm dünyayı sadece 12 ayda görme durumuna geçtim
Abel 21 yaşına kadar doğduğu şehirden, Toronto’dan, ayrılmamış. Yani Thursday albümüne kadar 21 yıl boyunca aynı hayatın içinde hapsolmuştu. Adam daha 21 yaşına kadar uçağa binmemiş. Abel’dan alıntı yapıyorum: ”Doğduğum günden 21 yaşıma kadar Toronto’dan hiç ayrılmadım. Trilogy benim o dört duvardaki deneyimlerimdi. Kiss Land’de geçen şeyler benim Trilogy turlarında yaptığım şeyler.”
Şarkılarında sadece gerçek olmakla kalmayıp hiç çekinmeden nasıl biri olduğunu…
I've been mixing - I've been sipping - Since I been 20, on that lean, baby girl 20 yaşımdan beri o lean'i karıştırıp mideme indiriyordum, baby girl I've been popping - And I've been rolling - Since I was 17, I've been geekin on that water 17 yaşımdan beri o suya boş boş gülerken hap patlatıp uyuşturucu kullanıyordum
-
Adapted to these models who's adapted to the bottle İçkilere bağımlı olan mankenlere adapteyim
…ve nelerden hoşlandığını söylüyor.
''I'm not a fool (oh yeah) Aptal değilim I just love that you're dead inside (that you're dead inside) Sadece ruhsuz içine aşığım (O ölü içine) I'm not a fool (oh yeah) Aptal değilim I'm just lifeless too Sadece, ben de ruhsuzum But you to taught me how to feel Ama sen bana nasıl hissedeceğimi öğrettin When nobody ever would (nobody ever would) Hiç kimse öğretemez iken (Hiç kimse öğretemez iken) And you taught me how to love - what nobody ever could Ve sen bana hiç kimsenin sevemediği şeyi nasıl seveceğimi öğrettin''
Bu üsteki kısmı içeren şarkının konusu hayat kadınları ile ilgili. ”o ruhsuz içine aşığım çünkü bende ruhsuzum’‘ kısmıyla bizlere tamamen duygusuz ve tek gecelik bir ilişki aradığını söylüyor. ”hiç kimse… öğretemez iken sen bana… öğrettin” kısmıyla ise kendisine yalnızca bir hayat kadını hayır getireceğini anlatmaya çalışıyor.
Üstelik adam dürüst.
Don't waste precious tears on me, I'm not worth the misery O değerli göz yaşlarını benim için harcama, ben acıyı değecek biri değilim I'm better off when I'm alone Bir başımayken daha iyiyim
-
I only love it when you touch me, not feel me Ben sadece bana dokunduğunda seviyorum, araya duygularını katınca değil When I'm fucked up, that's the real me Kafam güzelken gerçek halimdeyim
-
I'm just tryna live life for the moment Hayatı sadece anı için yaşamaya çalışıyorum And all these motherf*ckers want a relapse Ama herkes tekrar düşmemi görmek istiyor
Konumuz şimdi düşüşe gelmişken Abel’ın şarkılarında dile getirmeyi sevdiği ”Düşüş”ten bahsedeyim.
And I ain't scared of the fall Düşmekten korkmuyorum I've felt the ground before Zemini daha önceden hissettim
Bazen uyuşturucu kullandıktan sonra bayılma noktası anlamında da kullanıyor olsa da asıl düşüş dediği şey Abel’ın hayatındaki kırılma noktası. Hani en üste bir yere 17 yaşında okulu bırakıp evini terk etmişti demiştim ya, işte Abel’ın kırılma noktası burası, 21 yaşına kadar bu kırılma noktasını yaşamış, 21 yaşına kadar broke bir hayat yaşamış. Hayata yaptığı müziklerle dönmüş.
And I'ma lean till I fall, ooh yeah Ve düşesiye kadar içeceğim, ohh yeah And I don’t give a damn Umurumda da değil I felt the ground before Zemini daha önce de hissettim I left it all behind, baby Hepsini geride bıraktım bebeğim
Şu an böyle bir yazıya zaman ayırmamın sebebi Abel’ın böyle kırılma noktası yaşamış olması. Eğer böyle bir şey yaşamamış olsaydı şu an Trilogy gibi şaheser niteliğinde bir mixtape’e veya şu an bildiğimiz starboy diye bir şey olmayacaktı.
Farklı bir yazımda ”Tesfaye’nin niye ortaya böyle ‘Echoes of Slince’ ‘Thursday’ ve ‘House of Balloons’ 3 tane albüm çıkardı, öğrenin” diye bir şey yazmıştım ya işte böyle 3 tane kusursuz albüm çıkarmasının nedeni kırılma noktası yaşamış olması. ”Herkes tekrar düşmemi görmek istiyor” diye bir şey demesinin sebebi birçok kişi Abel’ın tekrar o kötü günlerine dönüp Trilogy gibi anlamlı mixtape yapmasını istiyor. Ama Abel artık istediği yere geldiği için artık o günlere dönmek istemiyor.
—————————————————————————————————————————————
—————————————————————————————————————————————
Bu düşüş konusunu da bitirip Abel’ın damgası olan XO ya geçelim.
XO Ohhhh XO Don’t you forget SAKIN UNUTAYIM DEME XO XO Don’t you worry bout’ a thing Hiç bir şeyi kafana takma XO XO We’ll be everything you need İhtiyacın olacak her şey biz olacağız Just believe Sadece inan
-
Grab a cup of that XO Eline bir bardak XO al
Bilmiyorum hiç çevirilerimde fark ettiniz mi ama ben hiç bir zaman XO nun yanına ne anlama geldiğini koymamışımdır. Çünkü ne yazsam yalan olur. The Weeknd şarkısı olmayıp başka bir şarkıda ”Eline bir bardak XO al” diye bir şey geçse XO’nun yanına direk (içki) koyar geçerim ama konu Abel’a gelince o kadar kolay olmuyor. Abel XO damgasını şarkılarında birçok farklı anlamda kullanıyor. Biri: hayranları ve tayfası…
XO niggas ain't nothing to mess with XO tayfası bulaşılacak tiplerden değil
If it ain't XO then it gotta go Eğer XO değilse orada olmamalı
And I don't got any friends, I got XO in my bloodwork Arkadaşım filan da yok, benim kan tahlilimde XO var
…diğeri uyuşturucu olarak, yani X(Ecstasy) ve O(Oxycodone) veya ele aldığı mixtap’leri veya içki olarak bildiğimiz hennessy XO, ya da bunların her ikisini bir arada kullanıyor.
XO, XO, XO, mix it up, pour it up, take it down slow XO, XO, XO; karıştır, dök, midene yavaştan indir
Belli değil o yüzden kesin bir şey deyip sizi yanlış yönlendirmek istemem.
Ayrıca Abel müzik kariyerine başladığından beri -17 yaşından beri- XO tayfasıyla beraberdi.
———————————————————————————————————————————————————————————————————————————————————————————-
Sürekli böyle şarkılardan alıntı yaparak adamın nasıl biri olduğunu anlatabilirim ama bunu kendi başınıza öğrenmelisiniz, hepsi şarkıların içinde. Adamın şarkılarında söylediği şeyler yaşadığı olaylar, gerçek yerler ve gerçek kişiler. Ben bütün şarkılarını çevirdim o yüzden demek istediğimi çevirilere bakarak anlayabilirsiniz. Evet, şarkıları çevirirken hepsinin içindeki anlamları yazabilirdim -bazılarına yazdım zaten- ama o zaman ne anlamı kalır, kendiniz keşfetmelisiniz.
Şu alta ”Rolling Stone” şarkısından attığım sözlere bakın. Adam bu şarkıda rastgele bir kızdan bahsetmiyor. Şarkısını dinleyen gerçek hayranından bahsediyor, senden.
So baby love me O yüzden bebeğim sev beni Before they all love me Diğer herkes sevmeden önce Until you won’t love me Beni sevmeyene kadar Because they'll all love me Çünkü diğer herkes beni sevmiş olacak I’ll be different Farklı biri olurum I think I’ll be different Galiba farklı biri olacağım I hope I’m not different Umarım farklı değilimdir And I hope you’ll still listen Ve umarım hala beni dinliyor olursun But until then Ama o zamana kadar Baby I got you Senin için yapıyor olacağım
Bu sözler ile Abel’ın ileri görüşlü biri olduğunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Mainstream olacağını kendisi de biliyordu. Ayrıca bu Rolling Stone şarkısını daha sonra mainstream haline gelen YouTube kanalında ilk video’sunu paylaştı. Bu video’sundaki kız onun hayranlarını temsil ediyor. Video ilerledikçe kız daha da açık giymeye başlıyor. Kızın giderek açık giymeye başlamasının anlamı: Abel ne kadar mainstream haline gelirse o kadar fazla rastgele hayranı olur. Yani gerçek hayranlarının sayısı sıradan hayranlarının sayısına göre daha az kalır. Abel ne kadar popüler olursa gerçek hayranın ona karşı ilgi kaybetmesi o kadar fazla olur. Onun yüzüne çok daha hızlı alışıp esrarengizliği o kadar çabuk biter. Bunları ben uydurmuyorum, hepsi Trilogy yayımlandıktan sonra Abel’ın hayranlarına yazdığı mektupta yer alıyor.
The Weeknd 2012’e kadar tanınmıyordu bile, tanınıyordu ama az kişi tarafından. Bu Rolling Stone şarkısı/video’su onu başından beri dinleyen gerçek hayranlarına underground platformundan mainstream platformuna geçişi için bir mesajı sadece.
Bu şarkıyla çelişen bir tek ”Twenty Eight” adlı şarkısı var. O şarkıda, fazla tanındığı için kendisini müziğe başladığı günden beri dinleyen hayranlarına ”müziğimi herkese söylemek zorunda mıydın” diye sitemde bulunuyor.
O şarkıdaki…
”Seni evime(kendi dünyasına) almakla çok yanlış yaptım”
”Bu ev(kendi dünyası) senin için değil”
…bu sözler hem şarkıdaki gerçek kız için hem de mainstream olması sonucu gelen yeni hayranları için.
Alttaki sözler ise bir yandan şarkıdaki gerçek kız için geçerliyken bir yandan da Abel’ı başından beri eski dinleyen hayranları için metafor niyetine kullanılmış.
”Hey there lonely girl”(sen)
”Did you have to tell your friends about the way I got you screaming my name”(onun müziğinin ne kadar güzel olduğunu herkese söylemek zorundamıydın)
”Now your girls all wanna fuck”(Şimdi herkes onu dinlemek istiyor)
Girl you could’ve been the one”(Eğer kimseye onun müziğinden bahsetmeseydin, onu hala sadece sen dinliyor olabilirdin)
—————————————–
Mainstream = popüler bir şey.
Underground = az bilinen/gizli bir şey.
”I got you”nun Türkçe karşıtı farklı anlamlara gelebilir.
—————————————————————————————————————————————
—————————————————————————————————————————————
Yazıyı bitirmek için güzel bir çıkış paragrafı bulamadım o yüzden bu cümleyi çıkış cümlesi olarak varsaysanız güzel olur.
Eğer ”The Weeknd’in eski şarkılarından hangisini kesinlikle dinlemeliyim” diye sorarsanız; çevirdiğim bütün şarkılara bakın ”hangisini” diye bir soru sormazsın. Ama illa ”3 tane şarkı söyle” diyorsanız:
Şarkıyı özellikle kulaklık takıp da dinleyin. The Weeknd’in o değişen sesi şarkıya o kadar bir dark ortam katmış ki bunun sözlerden daha büyük etkisi var. Şarkının konusu, birçok şarkısında da olduğu gibi, beyaz tenli bir kız -hayatında daha hiç uyuşturucu kullanmamış bir kız- ile birlikte kendisinin uyuşturcu ortamına başlaması ”Intitation”. Ama bu şarkıda diğer şarkılarından daha değişik bir şey var, şarkının atmosferi başından sonuna kadar dark, karamsar. Hatta bu şarkı The Weeknd’in en dark, en karamsar şarkısı olabilir.
Weeknd’in yeterince övgü almamış başka şarkılarından biri. Prodüksiyonu mükemmel.
Birçok kişi bu şarkının sadece Part 1’ini dinliyor ve bu başyapıtı kaçırıyor. Ben her zaman Part 2’yi Part 1’in yerine tercih dinleyenlerden olmuşumdur. Adamın notaları söyleyiş şekli şarkı sözlerini o kadar kaliteli ve derin yapıyor ki kelimelerle anlatılamaz.
Kiss Land albümü bir yandan Abel’ın tur hayatını ele alıyorken bir yandan da onun yaşayıp geçirdiği cinsel ilişikleri ilgilendiriyor.
Tıpkı tüm Kiss Land albümündeki temalar gibi, bu şarkı da iki temayı ele alıyor: Biri Kiss = bu Abel’ın cinsel ilişkisini ve şehvetini ele alıyor.
Diğeri Land = bu da tur hayatını ele alıyor.
Bu temel ”Kiss ve Land” fikri tüm albüm boyunca birbirini destekleyerek, birlikte yer alıyor.
Bu yüzden Kiss Land şarkısına 2 ayrı bölümler şeklinde bakmak daha doğru olur. Bu bölümlere benim anlattığım şekilde bakarsanız dediğimi daha rahat anlayabilirsiniz. Zaten 1. kısımdan 2. kısıma geçiş yapılırken şarkıdaki atmosferin değişikliğini rahatça hissedebilirsniz.
EMRE
Sonunda Abel’ı doğru düzgün anlatan biri.Bazı insanlar hiç anlamayacak ama olsun. Biz anlayanlar olarak yeteriz. Şarkılarını doğru çeviren biri, bakıyorum diğer sitelere yada başka çeviren birine sanki şarkının ingilizcesini google translate e koymuş çıkan sonucu oraya koymuş gibi abi, abel orda onu kastetmiyor ki. Her kelimenin altında başka bir anlam var. Dediği gibi bu adam bir uyuşturucu, uyuşturucuya yada bir bağımlılığa gerek yok size sigara yaktırmaz sizi uyuşturucuya başlatmaz ama kendine bağlatır.Umarım bundan sonrada ölene kadar güzel bir hayat yaşar.
Lucy
Bazen bizim gibileri bilmiyormuş ve tanıyorumuş gibime geliyor, umarım yanılmıyorumdur 🙂
CAN
Okuduğum en iyi Abel hakkındaki Türkçe yazı.Gerçekten mükemmel anlatmışsın.Tebrik ederim.
Ayşenur
Abel’ı Drunk In Love’dan beri severek dinleyip takip ediyorum ve dediklerinde çok haklısın. Şarkıları resmen bir uyuşturucu tabi özellikle Trilogy albümü,tam anlamıyla bir baş yapıt. Sonunda güzel çevirileri görmek ve ondan bu şekilde güzel ve mantıklı bahsedilmesi çok hoşuma gitti. Şarkılara yaptığın açıklamaları okuyan biri var bu arada merak etme 😀 Yalnız sence hangi şarkılar Bella Hadid için yazılmış? BBTM albümündekiler filan mı?
nothimme
Angel şarkısını onun için yazmış olabilir. Acquainted şarkısını onun için yazmış olabilir. Şarkılarındaki kızların geneli rastgeledir veya stripzcidir veya hayat kadınıdır, genelleme yapıyordur sadece, ama kesin bir şey demek istemiyorum. In the Night şarkısındaki kız küçükken cinsel istismara uğramış stripczi hakkında. Bu kesin biliniyor. The Hills şarkısındaki kıza Ariana Grande diyenler var. Bu belli değil.
Ayşenur
Anladım teşekkür ederim cevapladığın için.
murat
baya iyi yazmışsın teşekkür ederim
Sude Tesfaye
Rastgele buraya denk geldim. Gerçekten mükemmel bir yazı olmuş, eline sağlık.
alp
sana nereden ulaşabilirim? eğer discord kullanıyorsan beni ekler misin?