The kids are in town for a funeral | Çocuklar cenaze için şehirde |
So pack the car and dry your eyes | Arabayı topla ve gözyaşlarını sil |
I know they got plenty of young blood left in ’em | Biliyorum, içlerinde hâlâ bolca genç kan var |
And plenty nights under pink skies you taught ’em to enjoy | Ve pembe gökyüzü altında birçok geceyi onlara nasıl seveceklerini öğrettin |
So clean the house, clear the drawers, mop the floors, stand tall | Evi temizle, çekmeceleri boşalt, yerleri sil, dimdik dur |
Like no one’s ever been here before or at all | Sanki daha önce burada kimse olmamış gibi |
And don’t you mention all the inches that are scraped on the doorframe | Ve kapı pervazında kazınmış tüm izlerden bahsetme |
We all know you tiptoed up to 4’1″ back in ’08 | Hepimiz biliyoruz ki 2008’de 4’1″ boyuna kadar parmak uçlarında yükseldin |
If you could see ’em now, you’d be proud | Onları şimdi görebilseydin gurur duyardın |
But you’d think they’s yuppies | Ama onların züppe olduklarını düşünürdün |
Your funeral was beautiful | Cenazen güzeldi |
I bet God heard you comin’ | Eminim Tanrı seni duydu |
The kids are in town for a funeral | Çocuklar cenaze için şehirde |
And the grass all smells the same as the day you broke your arm swingin’ | Ve çimenler, kolunu salıncakta kırdığın günle aynı kokuyor |
On that kid out on the river | Nehirdeki o çocuk üzerine |
You bailed him out, never said a thing about Jesus or the way he’s livin’ | Onu kurtardın, İsa’dan ya da onun yaşam tarzından tek bir kelime etmedin |
If you could see ’em now, you’d be proud | Onları şimdi görebilseydin gurur duyardın |
But you’d think they’s yuppies | Ama onların züppe olduklarını düşünürdün |
Your funeral was beautiful | Cenazen güzeldi |
I bet God heard you comin’ | Eminim Tanrı seni duydu |
If you could see ’em now, you’d be proud | Onları şimdi görebilseydin gurur duyardın |
But you’d think they’s yuppies | Ama onların züppe olduklarını düşünürdün |
Your funeral was beautiful | Cenazen güzeldi |
I bet God heard you comin’ | Eminim Tanrı seni duydu |
The kids are in town for a funeral | Çocuklar cenaze için şehirde |
So pack the car and dry your eyes | Arabayı topla ve gözyaşlarını sil |
I know they got plenty young blood left in ’em | Biliyorum, içlerinde hâlâ bolca genç kan var |
And plenty nights under pink skies you taught ’em to enjoy | Ve pembe gökyüzü altında birçok geceyi onlara nasıl seveceklerini öğrettin |